GERİ GETİRBİLİR MİYİZ ÇOCUKLUĞU?
Kuş kondu mu?.. konmadı mı?.. Kuş döndü mü?.. Dönmedi mi?.. Kara mıydı, kapkara mıydı?.. Evcil miydi, değil miydi?.. Cin miydi, güvercin miydi?.. Ne desem?! Buğday yüklü kamyon sabahın erken saatlerinde yakıcı güneşin altında durdu. Buğdayların üstünü örten yağlı yeşil çadır kaldırıldı. Tane tane ışıldayan buğdaylar göz kamaştırıyordu. O da ne? Siyah bir güvercin... al sana... Aldım. Ak beyaz güvercinlerin arasına, duvardaki yuvasına... Güvercin uçtu mu? Uçmadı mı? Güvencin kondu mu?.. Konmadı mı?.. Uçtu yüksek bir pencereciğe kondu... Gözlerini uzaklara dikti... ya aşıktı ya maşuk... Gözlediği bir şey vardı... ya eşikti ya beşik... Birden uçtu... Geri döndü... güvercin döndü mü?... Döndü döndü... Sarı buğdaylar?! Çuvallara doldu, sırtlarda, omuzlarda taşındı durdu, taşınır durur... Taşınsın dursun... Güvercin durdu mu?! Güvercin gitti, kanat çırptı, döndü döndü, yine kondu... Akşam oldu mu, oldu oldu... Güvercin ne oldu?.. Hala aynı pencerecikte, uzaklardaki maşuku gözlüyor küçücük gözleriyle... Akşam oldu... Kuşlar kondu... Güvecin döndü mü, umudu söndü mü? Söndü söndü... Işıklar yandı... Bir kez daha kanat çırptı, uçtu gitti, her şey bitti... Güvercin gitti mi? Gitti gitti... Maşuku buldu mu?! ...
Maşukundan ayrılmıştı karakuş
Kanat çırptı uçtu uçuş o uçuş
Leylasını bulmak için güvercin
Kaçar gider avcısı kesilse cin
Bülbülü koysan da altın kafese
O yine vatan der nefes nefese
Sakın esir etmeye kalkma hürü
Bülbül avlanmaz etinden ötürü
Hürü koysan tutsaklar arasına
Alışamaz tutsaklık yuvasına
Hayalleriyle bulur yüksekleri
Aşar gider dağları tümsekleri
Güvercin bulmazsa erecek eşik
Duvarı deler eder delik deşik